Kendimizi hem ruhsal hem de fiziksel anlamda ihmal ettiğimizde hayata karşı hevessiz ve mutsuz gözlerle bakabiliyoruz.
Bundan tam 1 yıl öncesinde yaşadığım zorluklar ve hayatta sürekli arka arkaya gelen olumsuz etkenler yüzünden ben de işte tam bu noktadaydım. Bir boş vermişlik duygusu bedenimi ve zihnimi ele geçirmişti. Kendimi umursamayı bırakmıştım. Meditasyonu hayatımdan çıkarmıştım ve spiritüel yanımla bağım kopmuştu.
Bu da zihnimdeki düşüncelere kendimi tamamen bırakmış olmam anlamına geliyordu. Bu yetmezmiş gibi çevremdeki toksik insanlar beni iyice yerin dibine çekiyordu. Hal böyle olunca tam anlamıyla bir çöküş yaşamıştım. Sosyal anksiyetem başlangıç verdi ve kendimi herkesten soyutladım.
Sonra bir gün dedim ki eğer ben şimdi kendimi kurtarmazsam, hiçbir zaman kurtaramam. Ne yapmam gerektiğini düşündüm...
Önce kim ne der diye hiç aldırmadan çevremdeki toksik insanları eledim. Çünkü bu insanlar beni malup görmeyi seviyordu. Bana asla iyi gelmiyor ve beni olduğum yerden iyice yerin dibine çekiyorlardı. Çünkü bundan besleniyorlardı. Gerek iş hayatımda gerek arkadaş ortamımda olan bu insanları teker teker eledim. Böylece çevremde sadece benim elimi tutan ve her ne olursa olsun başarabileceğime inanan insanlar kaldı. Bu insanlar bir elin on parmağını geçmez. Ama iyi ki varlar ve hep yanımdalar...
Önce işe buradan başlayalım; toksik insanları çevrenizden bir bir eleyin. "Ama ne düşünür" diye düşünmek yok. Eğer o insan sizi çok düşünseydi zaten sizin yanınızda olurdu. Bu toksik ilişkiyi bitirirken yaşayacağınız belki iki dakikalık negatif konuşma, hayatınız boyunca o insanın size vereceği negatif dakikalardan çok daha iyi.
Toksik insanlardan arındıktan sonra benim kendim için yaptığım ilk şey kendime zaman tanımak oldu. Hiçbir şey için acelem yoktu... Bana "Hadi!" diye negatiflik yükleyen toksik insanlar da yoktu. Kendime tanımış olduğum bu zaman diliminde yürüyüşlere çıktım, bol bol gökyüzünü izledim. Sevdiğim insanlara vakit ayırdım ve onlarla konuşup, gülümsedim.
Benim için bu da bir meditasyon biçimiydi. Sadece hayatın sunduğu güzellikleri görmeye çalışmak, yürürken iki komşunun konuşmasına kulak misafiri olmak... Kendinize zaman tanıdığınızda, görmediğiniz bir çok şeyi görebilirsiniz. Mesela kendinizle ilgili hiç ama hiç bilmediğiniz bir özelliğinizi öğrenebilirsiniz. Ben bu süreçte kulağımda kulaklık olmadan, çevremi duyarak yavaş adımlarla yürümeyi sevdiğimi öğrendim mesela. Bunun gibi.
İç huzurumu tekrar kazanmaya başladığımda beden sağlığıma yöneldim. Sabahları ufak esneme hareketleriyle bedenimi açmaya başladım. Üçüncü adımınız bu olabilir. Beden ve cilt sağlığınızı düzene sokmak... Bunu yapmaya başladığınızda öz saygınız artıyor emin olun.
Cilt bakım rutinimi oluşturdum ve aynada kendime her baktığımda kendimi gün geçtikçe daha çok sevmeye başladım. Bunu siz de yapabilirsiniz. Kendinize, cildinize zaman ayırmak maksimum yarım saatinizi alır hatta belki almaz bile. İnsan kendini bu anlamda iyileştirmeye başladığında öz güveni de artıyor. Öz güvenimiz arttığında ise "yapamam" diye düşündüğümüz şeylere bir şans vermeye başlıyoruz.
Burada size uzun uzun maddeler sıralayıp "Bunu yapın, şunu yapın" demek yerine kendimden örnekler vererek daha samimi bir yazı oluşturmak istedim. Kendinizi yeniden inşa etmenin bir zamanı yok. Ne zaman kendinizi hazır hissederseniz bunu yapmaya o kadar istekli olursunuz. Bu belki bugün olur, belki bir ay sonra. Sadece biraz güce ihtiyacınız var...
Bu gücü başkasından beklemeyin, güç sizsiniz. İçinizdeki o gücü çıkartmak için sadece düşüncelerinizden korkmayıp, onlara kulak vermeniz gerekiyor.
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, kendinize iyi bakın :)
Comments