Birbirinden güzel, birbirinden tatlı tam 3 kedinin annesiyim ve bugüne kadar onlarla yaşarken gözlemleyip, kendime çıkardığım dersler gerçekten inanılmaz. İşin tatlı tarafı onların bana öğrettiği bu maddelerden haberlerinin bile olmaması.
İşte kedilerden öğrenebileceğimiz 10 hayat dersi....
1. Kendinize iyi bakın
Kedilerin ne kadar temiz olduklarını hepimiz biliyoruz. Hijyenlerine o kadar özen gösteriyorlar ki büyülenmemek elde değil. Bunu her gün büyük bir titizlik ve özenle gerçekleştiriyorlar. Yemeklerini yedikten sonra zaman ayırıp kendilerini temizleyemeye koyuluyorlar. Onlara sımsıkı sarılıp, öptüğümüzde bu sefer de tüylerini düzeltmek adına kendilerine bir çekidüzen veriyorlar. Hijyen konusunu biz insanlardan çok daha bilinçli bir şekilde takip ediyorlar. İnsanlar genellikle ikiye ayrılıyor; Bir grup, tıraştan sonra ve makyajını temizledikten sonra bütün olarak kendine özen gösterip cildine ve ağız bakımına özen gösterirken, bir diğer grup makyajını temizlemeden veya dişlerini bile fırçalamadan yatağa giriyor. Halbuki cildimize ve ağız bakımımıza özen göstermeliyiz.
Bunu zorunlu olarak değil, severek yapmalıyız çünkü bedenimiz bizim evimiz. Bu örnekten şöyle yola çıkabilir; yaşadığınız evin toz, kir ve dağınıklık içerisinde olduğunu düşünün. Bir bardağı hiç yıkamadan sürekli kullandığınızı düşünün mesela. Nasıl rahat edebilirsiniz ki? Bir diğer yandan yine yaşadığınız evin tertemiz olduğunu, her şeyin düzen içinde ve toplu olduğunu düşünün. İşte cilt ve beden bakımı bunun gibidir. Tıpkı kedilerin yaptığı gibi yaşadığınız bedene, evinize iyi bakın.
2. Bedeninizi dinleyin
Kedilerimi gözlemlediğimde dikkatimi çeken bir şey de bu oldu. Sadece acıktıklarında yemek yiyorlar ve gün içerisinde çok fazla su içiyorlar. Acıkmadığı halde yemek yiyen çok iştahlı kediler de var tabii. (kaybettiğim kedimi anımsadım... o kadar iştahlıydı ki.) Biz de onlar gibi bedenimizi dinleyip, sadece acıktığımızda yemek yesek çok daha sağlıklı olmaz mıydı?
3. Esneme hareketleri yapın
Belki dikkatinizi çekmiştir, kediler uyandıkları anda bir gerinme hareketi yapıyor ve kalçalarını havaya dikip, omurgalarını esneterek geriniyorlar. Aslında yaptıkları bu esneme hareketi yogadaki "down dog" (aşağı bakan köpek) pozisyonuna benziyor. Hatta bu hareketin hemen arkasından yine yogada bulunan ve adını kedilerden alan "cat pose" (kedi pozu) takip ediyor. Kediler esnemeyi o kadar çok seviyor ki, bu yüzden kendilerini temizlerken hiç zorlanmıyorlar ve bacaklarını istedikleri şekilde gerip, temizlemek istedikleri noktaya kolayca ulaşabiliyorlar.
Sabahları düzenli olarak yoga yaptığım günlerde, kedim benimle birlikte uyanır ve yaptığım her hareketi izlerdi. Daha sonra bana katılırdı ve matın üzerinde yaptığım esneme hareketlerinde bana eşlik ederdi. Küçük bir öpücükle de akışımızı sonlandırırdık. Bedeninizi hareket ettirmede kedi gibi istekli olun...
4. Küçük şeylerden zevk alın
Yemek, uyuyacak bir yer ve biraz sevgi... kediler bu küçük şeylerden zevk alıyor ve mutlu oluyor. Oyun oynamak içinse kimi zaman sıradan bir ip bile onları eğlencenin doruklarına çıkarabiliyor. Basit gibi görünen bu ufacık şeyler onları o kadar mutlu ediyor ki belki de küçük anların tadını çıkarıp mutlu olmayı da onlardan öğrenebiliriz. Tıpkı kediler gibi yaşadığınız anın tadını çıkarın ve anda kalın. Basitleştirilmiş bir hayattan zevk alabiliriz... Sadece temel ihtiyaçlarımızın bile (uyku gibi) tadını çıkarıp, mutlu olabiliriz.
5. Anda kalın
Kediler yaşadıkları bütün duygu durumlarını o an yaşayıp, akışa bırakıyorlar. Bunlar öfke, sevinç, eğlence veya korku olabilir. Bu duyguları o an yaşayıp sakince kabulleniyorlar ve anda kalıyorlar. Tedirgin olduklarında bir süre yavaş adımlarla bulundukları çevreyi tanıyorlar ve tedbirli oluyorlar. Tedirginlikleri geçtiklerindeyse hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar. Hoşlarına giden bir durumu sürdürmek istediklerinde bunu diledikleri kadar sürdürüyorlar... Olması gereken de bu değil mi zaten? Yaşadığımız her an bize bir deneyim katıyor ve burada kedilerden öğrenmemiz gereken şey tam olarak duygularımızı kabul edip, saklamamak. Onlar gibi kendimizi akışa bırakıp, duygularımızı kabul edebiliriz.
6. Dikkatli olun
Kediler hiçbir zaman dikkatlerinin dağılmasına izin vermezler. Kendilerini temizlerken, yemek yerken ve uyurken bile hiçbir şeyin dikkatlerini dağıtmasına izin vermiyorlar. Kedim yanımda uyurken ona seslendiğimde, pozisyonunu hiç bozmadığını ve gözlerini bile açmadığını fark ettim. Sadece adını duyduğunda kulaklarını oynatıyor ama gözlerini açıp, rahatını bozacak hiçbir şey yapmıyor. Çünkü o an hareket etmek istemiyor ve dikkatini tamamen uykusuna, bedeninin rahatlığına veriyor. Yaptıkları şey her ne olursa olsun tek bir şeye odaklanıyorlar. Bizim de onlardan öğrenmemiz gereken bir diğer şey de bu. Ne yapıyorsak ona odaklanmalıyız ve hiçbir şeyin dikkatimizi dağıtmasına izin vermemeliyiz.
7. Göz teması kurun
Bir insanın gözlerine birkaç saniyeden uzun bir süre baktığınızı hatırlıyor musunuz? Genelde göz temasını kısa tutup, rahatsız oluyoruz. Kediler ise iletişim kurmak istediği canlıların gözlerinin içine bakıp asla gözlerini ondan ayırmıyorlar. Bu onların dilinde "Ben buradayım." , "Odağım şu anda sensin" anlamına geliyor. Onların derin bakışlarına dikkat ettiğiniz zaman aslında size anlatmaya çalıştığı şeyi hissedebiliyorsunuz. Çünkü gözleriyle konuşuyorlar. Sevgi dillerinde bile eğer size bakarken gözlerini hafifçe kısıyorlarsa bu "seni seviyorum" anlamına geliyor. Göz teması kurmaya çekinmemeliyiz, tıpkı kediler gibi.
8. Keşfedin
Dikkatliler evet, ama keşfetmeyi de çok seviyorlar. Kediler merakını çeken herhangi bir objeye ya da bir köşeye gidip ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Keşfederek çevrelerini, başlarına gelebilecek olayları tanıyorlar. Tanıdıkça önlem almaya başlıyorlar ama ilk adımı atmak için asla çekinmiyorlar. Bu noktada biz de merak edip, denemek istediğimiz şeyleri keşfedip, daha sonra bize uygun olup olmadığını onlar gibi anlayabiliriz.
9. Güvenmeyi öğrenin
Sokakta yaşayan kedilere ilk kez mama vermeye gittiğimde beni tanımadıkları için doğal olarak çekingen ve tedbirli yaklaşıyorlardı bana. Sonra günler birbirini takip ettikçe aralarından biri cesaretini toplayıp bana yaklaşmayı seçti. Önce onunla tanışmak için yere çöktüm ve elimi uzattım. Bana doğru bir adım attı, sakince beni kokladı. Daha sonra teşekkür eder gibi bacağıma sürtündü ve bingo! Artık yeni bir arkadaşım olmuştu. Bir sonraki gün beni gördüğünde bana doğru koşmaya başladı ve mamasını mama kabına dökerken yanımdan hiç ayrılmıyordu. Benim onlar için bir tehlike olmadığımı, edindiğim yeni arkadaşımdan anlayan diğer kediler de bana yaklaşmaya başladı ve kocaman bir aile olduk.
Güvenmeyi seçmek, cesaretten geçiyor. Bu minik dostum da bu maddeye verebileceğim en iyi örnekti benim için. O bana güvenmeyi seçti ve bu seçimi ikimizi de mutlu etti. Güvene giden ilk adımlar tedbir ve odak gerektirse de, zaman geçtikçe güveninizin karşılıksız kalmadığını gördüğünüzde iyi ki diyorsunuz. Eminim o küçük dostum da böyle düşünüyordur.
10. Sevgiyi al ve ver
Kediler bizdeki negatif enerjiyi, pozitife çeviren canlılar. Onlara gösterdiğiniz sevgi kadar size sevgi gösteriyorlar. Gün içerisinde kedimle çok ilgilenemeyip işlerimle meşgul olsam da, onu ne kadar çok sevdiğimi ve ona vakit ayırmaya çalıştığımı hissediyor ve akşam kucağıma oturup o mükemmel "grrr" sesiyle birlikte beni sakinleştiriyor. Sevgi vermek konusunda kediler gibi olun. Sevildiğinizi bildiğinizde, siz de sevgi verin. Sınırları yok mu? Elbette var. Sadece kendilerini sevdirmek istediklerinde veya sizin sevgiye ihtiyacınız olduğunu hissettiklerinde yanınıza geliyorlar dikkat ettiniz mi? Siz onları sevmek için aşırı bir kucaklama tekniğiyle yaklaştığınızda bazen bunu istemeyebiliyorlar. Çünkü sınırlarına ve kişisel alanlarına sahip çıkıyorlar. Bazen biz de kediler gibi yalnız kalmak isteyebiliriz. Onlar gibi kendimize zaman ayırmak istememiz çok doğal. Önemli olan sevildiğinizi bilip, o sevgiye karşılık gösterebilmeniz.
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, kendinize iyi bakın... :)
Comments